![]() |
Tweet | Tarih: 29-05-2018 14:36 |
İBRAHİM PAŞANIN ÇOCUKLARININ FARKLI YAPILARI:
İbrahim Paşa, ünlü İngiliz yazarı Mark Sykes'i çadırında omzunu öperek karşılar.
Sykes gözlemlerinde İbrahim Paşa'nın kendine güvenen, hakim karakterli ve feodal bir baron olduğunu tespit etmiştir. Mark Sykes onunla ilgili gözlemlerini taçsız kral diye kitaplarına da yazmıştır].
İbrahim Paşanın iki hanımı vardı.İlki Kikan/Xelcanlı XINSA/HİNSA Han/hatundur.Xınsa/Hinsa’dan Abdulhamit, Mahmut, İsmail ve Halil olmuştur.İkinci hanımı GE’S Arap Aşiretinden ŞEMSE Hatundur.ŞEMSE’DEN Abdurrahman ve Temo olmuştur.
İbrahim Paşanın İki andan olan çocuklar 1918 Kurulan Kürt Teali Cemiyeti faal üyeleri yine 1927 de Suriye’den tüm Kürt Aydın ve ileri gelenlerin kurdukları XOYBUN/HOYBUN örgütünün faal üyeleridir. İbrahim paşa ve çocukları İttihat-i Terakkinin zoru ile 1908 Abdulhamit ikinci Meşruiyetin ilani ile çok zor koşularda yaşamışlardır
BİNBAŞI NOEL, TEMO VE ABDURRAHMAN İBRAHİM PAŞA.
Binbaşı Noel, İbrahim Paşa’nın iki oğlu ile görüşürken çok ilginç tartışmalara şahit olur. İbrahim Paşanın oğlu Mahmut Bey İngilizlerle işbirliği yapmayacağını söyler. (Abdurrahman 1977 yılında öldü. Temo 1936 öldürüldü). Ağabeyleri Mahmut Beyi rencide edip İttihat Terakki yanlısı olduğunu şiddetle eleştirir. Temo daha ileri giderek,”Hamidiye Alaylarında Edirne’de bizleri hafif Silahlarla koca bir tepe üstüne çıkarıp bizleri Bulgar hedefleri yapmıştır. Ayrıca tüm ceddimiz Osmanları /Türkler yok etmiştir, Biz nasıl onlarla beraber olur ve onlara güveniriz diye söyler. Binbaşı Noel bu sohbetten sonra ayrılır. Hatta bir ara Temo ile Abdurrahman Beyler 3000 süvari ile Wêranşehir Harran işgal eder. Daha sonra yapılan görüşmelerden sonra geri çekilir. . Mahmut Bey ise Maraş ve Urfa’nın işgallerine karşı çıkıp devlete bağlılığını bildirir. Bunun üzerine İngilizler bir daha Temo ile Abdurrahman beyin taleplerini dile getirmez. Not: M. Sykes’ın verdiği harita incelenmeye değer.
Önceleri Osmanlı Devleti iç ve dış meseleleri ile uğraşmaktaydı. Özellikle; Anadolu'nun hemen hemen, her yerinde başı bozukluk en büyük sorunlardan biriydi. Heyet-i Islâhiye´nin başındaki Abidin Bey, Doğu Anadolu'da söz sahibi olan tüm aşiret reislerini göz altına almıştır. Bu reislerden biri de Sivas'ta tutulan Milli Aşiret reisi İbrahim Paşadır. Daha sonra serbest bırakıldı ama Sivas'ta ikamete mecbur kılındı. Heyet-i İslâhiye’nin amaçlarından bir diğeri ise bölgede ziraatın yaygınlaştırılması, bölgenin imarı ve madenlerin işletilmesiydi. Kısa bir süre sonra tekrar aşîret merkezi olan Viranşehir'e dönen İbrahim Paşa daha sonra yapmış olduğu hizmetlerden dolayı paşalığa yükselmiştir[
İbrahim Paşa Hamidiye Alayların kuruluş aşamasında 1892 yılında kaymakamlığa atanan İbrahim Paşa, Padişah II. Abdülhamit'e bağlılığını bildirerek padişahın doğudaki sınırları korumak için kurmak istediği Hamidiye Alayları'na aşiretiyle katılacağını bildirmiştir[11]. II. Abdülhamit alayların başına İbrahim Paşa´yı atadı. İbrahim Paşa böylelikle diğer aşiretlerin mensuplarını toplayarak büyük bir ordu kurdu. 11 alaydan beşi Milli Aşireti'nden oluşuyordu. Paşa, Padişah tarafından Mirliva'lığa yükseltildi.Bu Aşiretlerin ileri gelenleri Annemin Dedem Bişar Ağa Binbaşı (E’zidi) Babamın Dedesinin kardeşi Kûran’lı Ahmet Ağa Soske/ dedmin kardeşi Hamza Sancaktar Bulgar çatışmasında öldürüldü. Hiderkan’lı Sinan Ağa Binbaşı ve kaymakam vekili. Hüse’ne KANCO Binbaşı Kasra Kanco sahibi ve İbrahim Paşa kasası. Sykes İbrahim Paşa için Taçsız kral Baron diyordu..
BİR AİLE BELGEM: çok insan tarafından bilinmeyen bu aile belgemi ilk EZELDEN VİRANŞHİRŞİYİZ Sitesi Yöneticisi Sayın Mehmet KAYAK’A açıklıyorum.açıklıyorum.
Annem,ADUL//ADLE’ tahminen 17 yaşındayken, Osmanlı Hamidiye Paşası İbrahim Paşa'nın küçük oğlu Temo (Temir Bey) bir çok atlı eşliğind bu günkü OĞLAKÇİ köyünden zorla kaçırılıyor. Annem tahminen birkaç ay Halep'te Temo yanında kalıyor. Temo bir gece obada faili meçhul olarak öldürülür. Kimilerine göre, Türkiye ve Suriye istihbarat servisleri tarafından, kimilerine göre ise eskiden beri Millî Aşireti’ne karşı Osmanlılarla hareket eden Arap Şemir, Ges ve Fedan aşiretleri tarafından misilleme olarak öldürüldü. Ancak çok sonra anlaşıldı ki İbrahim Paşa'nın bütün çocukları Şêx Said isyanını desteklemiş. Hepsi 1918’de Kürt Teali Cemiyeti üyesi ve 1927’de kurulan Xoybûn’un kurucuları arasında yer almışlar. Bu olaydan sonra Millî Aşireti'nin kararıyla annemi dedem Pozbeş'e gelin olarak uygun görüp, babama istemişler.
Annem, çok masum ve kaderciydi. Hayatının her anına ne olduysa hep “kader” ve “takdiri ilahidir” derdi. Annemin bu durumunu din değiştirmiş olmasına bağlıyordum. Çünkü annem İbrahim Paşalara gelin gitmeden önce Êzidî dinine mensuptu. Kürtler, kavimler arasında belki de en çok din ve mezhebe bölünmüş olan kavimdir. Bazı aydın geçinenler bile bu zengin gerçeği bilmediklerinden, yadırgıyorlar. Ben annemin bazen bir vakit namazı iki kez kıldığını hatırlıyorum. Ve başından geçen olayların da kendisini adeta dine bağlı kıldığını zamanla tespit ettim.annem İbrahim Paşalardan söz ederken,kendi görgü ve bildiklerine dayanarak bunlar hainler hain olmasalar bu gün devlet sahibi onlar olurlardır.Annem sordum? Anne niye bu Paşalar hepsi çevreleri dilleri ve hizmetçileri Araplar.Annem dedi ki ben bunu Paşa oğluna Temo’ya sordu? Cevabi ya,hatun biz Kürtlere söz geçirmiyoruz çok sert kafalılar, Araplar her konuda bize uyarlar.’’
Annem güzelliğiyle yörede adeta dillere destandı. Uzun boylu, beyaz tenli, kara gözlüydü. Aşiretler arasında Xezal (Ceylan) diye tanımlanırdı. O zamanlar yöre halkının güzel kızları tanımlarken “Edla Bişar Ağa (annem) gibi güzel” benzetmesi yaptıklarını hatırlıyorum. Annem tahminen 1900 doğumluydu. Annemin hep öfke ile anlatırdı,Millî Aşiret Risi İbrahim Paşa’nın küçük oğlu Temo (Temir Bey) tarafından kaçırılışı çok zahmetli ve zoraki olmuş. Dayılarımın bugünkü köyü olan Oğlaki'nin doğusunda Kanîya Kerkê (Sağırpınar) civarında köylülerle süt sağmaya giderken tahminen 20 silahlı ve atlı ile İbrahim Paşa’nın oğlu Temo (Temir Bey) tarafından zorla kaçırılmış. Köylüler ve çalışanlar dışında kimse yokmuş. Annemin ağabeyi Mustafa Ağa bir yere davetliymiş. Dayım Temûr Ağa çok küçükmüş. Zaten İbrahim Paşalara karşı kimsenin fazla direnme gücü de olmazmış. Annemi Suriye'nin Halep kentine götürmüşler. Annemden büyük, Çeçen asıllı, Hediye adında bir kuması varmış. Yani annem Paşa'nın ikinci gelini olmuş. Annemin anlattığına göre tam bir zindan hayatı yaşamış. Annem kumasının bir sihirbaz olduğunu söylermiş. Günün her saati muska yapar ve evin her tarafına muska asarmış. Annem muskalara inanıp inanmama konusunda tam bir sinir harbi yaşamış. Bunları Paşa’nın oğluna söyleyince, “Zaten seni intikam için, ailene karşı misilleme olarak kaçırdım” demiş. Bilindiği gibi Zor Temûr Paşa'nın kızı Edûlê, Annmin dördüncü babadan Êzidî halk kahramanı Derwêşê Evdî’nin sevgilisiymiş. Ancak dinleri ayrı olduğu için dini engele takılarak evlenememişler. Bugünkü Wêranşehir’in Atşana Köyü’nde girdiği bir çatışmada, Derwêş'in Hedban adındaki atının ayakları fare deliğine takılır ve at düşer, düşünce de Derwêşê Evdî öldürülür. O günden beri Derwêşê Evdî ile ilgili Stranlar/ağıtlar söylenir. İşte annemin kaçırılış hikâyesi, kimilerine göre bu olaya misilleme olarak konuşulur. Zor Temûr Paşa’nın kızı Edûl, İbrahim Paşa'nın dedesinin kız kardeşi oluyor. Sırasıyla Zor Temûr Paşa, Eyüp Bey, Mahmut Bey ve İbrahim Paşa, Osmanlı Ordusu tarafından öldürülür. Sonra neler oluyor? Yine bir hikaye ve olayı annemden aktarayım: “Genellikle obada İbrahim Paşa'ya bağlı Araplar vardı.Bazı -istisnalar hariç- Paşa’nın oğluna yaranmak ve çıkarları için, kızlarını ve karılarını Paşa’ya beğendirmek için adeta yarışa girerdi!”
Hatta obada halk arasında şöyle bir rüya hikâyesi varmış: Obada bir Arap ağasının hanımı İbrahim Paşa'yı rüyasında görmüş, sabah ilk işi bu rüyasını kocasına anlatmak olmuş. Kocası zevkle karısının rüyasını dinlemiş. Kadın, “Nurani yüzlü ve heybetli bir el yüzümü okşuyordu” deyince kocası heyecandan yerinde duramayıp “çabuk anlat, anlat!” demiş. Kadın, “O mübarek eller yavaş, yavaş her tarafımı okşadı” demiş. Kocası, “Eee! Peki, seni öpmedi mi?” diye sormuş. Karısı, “Öpmez olur mu? Tam beni seveceği sırada sen beni sevişmek için uyandırdın!” deyince, kocası, “Tüh be! Allah belamı versin, büyük bir devleti ve bereketi kaçırdık!” demiş…
Annemin anlattığına göre, obada Kürtler çok azmış. Çünkü Temo'nun (Timur Bey) annesi Gês (Arap aşiretinden) olduğu için Kürtçeyi çok az bilirmiş. Ayrıca obada Kürtler, Araplara oranla paşalara karşı daha mesafelilermiş. Annem kısa süre içinde Arapça bilmek zorunda kalmış. Annem, Paşa’nın oğlunun öldürülmesinden 3-4 ay sonra baba evine dönüyor. Dayım Mustafa çok iyi karşılıyor, çünkü kendi isteğiyle kaçmadığını biliyor.
Babam da anlatmıştı: Millî Aşireti toplanıp, annemi istemek için birkaç temsilciyi dayımın evine göndermişler. Mustafa dayım onları kabul edip, o günün koşullarında çok büyük bir başlık parasıyla “evet” demiş. Dedem Pozbeş, Bişar Ağalara giden heyete “ne isterlerse kabul edin” demiş. Anlatılanlara göre; 150 koyun, birkaç at, birkaç erkek deve ve hediyelik silah ile büyük miktarda altın istenmiş. Babamın anlattığına göre, dedemin çok kıymetli cins bir erkek devesi varmış, onu vermek istememiş, ancak başlık almaya gelenler hiçbir eksik kabul etmeyince bizim akrabalardan Xelê Mihê Mamo (Palmanaklar) bu cins devenin yerine çok güzel bir erkek deve vermiş dayımlara. Böylece tahminen annem dedem Pozbeş'e gelin gelmiş. Nurê ablam her yönüyle anneme benzerdı.. Biz erkek çocukların hiçbiri, annemizin alçak gönüllü, vicdanlı ve merhametli karakterine benzememişiz. Ne de babamızın kararlı ve sağlam kişiliğine çekmişiz. Ahmet ağabeyim, devlet politikası gibi bir verir-üç alır. Hecî Nasuh ağabeyim merhametli ve masumdur. Nasuh’un bizim ailede en çok sevdiği ve anlaştığı kişi eşimdir. Bana gelince, herkes bilir, siyasi kavga dışında, kan davasından, köy-mahalle ve çıkar kavgalarından nefret ederim. Annemin diğer bir özelliği çok cömert oluşuydu. Bizim evin yanından gelip geçen yolcuları durdurur, “Kurban, karnın aç değil mi?” diye sorar, eve çağırırdı. Babam evde bulunsun veya bulunmasın, misafirleri evimize yakışır bir şekilde ağırlar ve ikramda bulunurdu. Kendi elleriyle tütün sigarasını sarıp, misafirlere acı kahve ile birlikte ikram ederdi. Gerek annemin gerekse babamın en büyük arzusu benim evliliğimi ve çocuklarımı görmekti. Ancak ne yazık ki ikisi de evliliğimi göremedi. Çünkü bu ülkede yaşamın her alanı devletin ve sistemin merhametine kalmıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI MUSTAFA KEMAL VE KÜRTLER KISACA;
Türk tarih yazımında 1919-1922 yılları ‘Türk Kurtuluş Savaşı’ ya da özgün adıyla ‘Milli Mücadele’ şeklinde geçer. Türkiye’de esas olarak bu yıllarda batıda Yunanlılar, doğuda ise Ermenilere karşı bir savaş sürdürülmüştü. Mustafa Kemal, bu dönemde, özellikle etkin Kürtleri ve onların silahlı güçlerini savaşa katabilmek için yoğun çaba harcamıştı. 1916’da tanıdığı Kürt beylerine özel mektuplar yazdı ve onları, dünya savaşı başlamadan Müdafaa-i Hukuk’a katılmaya ikna etti. Bu yıllar Mustafa Kemal’in ve Türk Milli Hareketi’nin Kürt motifini aralıksız kullandığı yıllardı.
Birinci dünya savaşında Sevr Anlaşması’yla Kürtlere kendi devletlerini kurmaları vaad edildi. Ancak bu bir tuzaktı. Çünkü Kürtlerin “devlet olma kabiliyetine” bağlı şart konmuştu. “Kürtler birçok değerli yeteneğe sahip olsalar dahi kendi kendilerini yönetme yeteneğine ve birliğe sahip değiller. ’
’(Guardian 8-Nisan 2003 Nick Cohen).
MİLLİ İBRAHİM PAŞA SECERSI
( Doğumu ve öldürülmesi (1863)-18.7.1909 Nusaybin )
1) Zor Temur Paşa*
2) Oğlu veya Üvey Kardeşi İbrahim paşa
3) İbrahim oğlu Eyyüp beg ( zengil Zerin)
1812-1834 Diyarbakır zindanında öldürüldü.
4)Timavi(Temo) ( Kavalalı Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa Suriye Valilisi olması için birlikte Osmanlılara karşı 1847 Svaştı) .
Timavi Beg Osmanlılar tarafından öldürüldü
5)Mahmut Beg Diyarbakır zindanında öldürüldü.
6) İbrahim Paşa 1867 -1909 de Osmanlı İttihat Terakki ile
Arap Tay, Şamır aşiretlerle çatışarak Nusaybin Kevkeb yaralandı
Irak'ta Şengal ile Êzidilere sığınmak istedi, yolda öldü.
İbrahim Paşanın büyük oğlu Abdülhamit Diyarbakır’da zehirlenip öldürüldü. .