DEMOKRASİ VE BARIŞI SAHİPLENİN, GELECEĞE SAHİP ÇIKIN
60 yaşıma, burada topu topuna iki yılım kaldı.
16 yaşlarındayken, hem yaşadığım coğrafyayı, hem de dünyayadaki toplumsal yaşamı merak sardım.
Yaşadığımız coğrafya ve değişik kıtalarda; siyasal, sosyal, etnik, dinsel/mezhepsel olarak hangi farklılıklar yaşıyordu?..
Kendi kültürlerini yaşatmakta ne kadar özgün ve özgürdüler?..
Sorular… sorular…
O dönem lodos gibi esen ideolojik rüzgarın etkisiyle de, ya bismillah diyerek, işe, Kominist Manifesto ve Sosyalizmin Alfabesi ile başladım.
Ardından…
“Demokrasi ve demokratik yaşam” nedir?..
“Barış” diyince ne anlıyoruz ve neden elzemdir?..
Peki…
“Adalet” diyince de ne anlıyoruz?..
Bu üç kavramın, toplumsal yaşamımıza pozitif etkileri nelerdir ve ne kadardır?..
Bu üçünün önemi, bizim açımızdan, “Özgür birey, çağdaş toplum” olmanın, olmazsa olmazımıdırlar?..
Bunların, daha yaşanabilir bir toplumsal hayatın nefes boruları olduğunun farkındamıyız?..
“Demokrasi” sözcüğü nerden türetilmiş?..
“Zeytindalı” neden “Barış” ın simgesidir?..
Sahi, “Emek “ nedir?
Söylendiği gibi “En Yüce Değer” midir?..
Dünyadaki Ulusal ve sınıfsal mücadeler…
Feodal yaşamdan özgür birey nasıl yaratılır?..
Kadının özgürlüğü ve çevrenin korunması…
Hep bu soruların karşılığını teorik ve pratik düzeyde kendimce aradım durdum.
Teorik ve pratik süreç bana:
Özellikle Demokrasi, adalet ve barışın yaşamımızda ne kadar önemli ve elzem olduğunu gösterdi.
Dünya diktatörlerinin çok hoşlanmadığı bu üç sihirli sözcüğü kim başımıza bela etti, diye araştırdım...
O da ne!
“Düşmanımız” Yunanlılar!
Hemi de, Milattan önce 5. Yüzyılda.
Hemi de, “Şeytanla” işbirliği yaparak, ta o dönemden, bu günleri görerek “ demokrasi, barış ve adalet “ gibi “ sözcükleri türeterek, bizim de ömrümüzü tüketerek, nifak tohumlarını ekerek!
Ha bir de; Devlet ve devletleşme fikri de onlardan çıkmış!..
Benden bu kadar…
Nasıl yaşamak istiyırsanız öyle yaşarsınız…
Herkesin bildiği bir fıkrayla işi tatlıya bağlayalım…
Çocuk akşam eve gelmiş ve babasına;
“Baba hayat bilgisi dersinde ülke yönetimlerini işliyoruz, baba demokrasi nedir? Anlatır mısın? “, demiş.
Babası: “Anlatmasına anlatırım yavrum, ama senin bazı tanımları bilmen gerekiyor.” demiş…
“ Bak şimdi… benim fabrikam var ve ben Kapatalistim, eve para getiriyorum. Paranın nasıl harcanacağına annen karar verir, o hükümet. Hepimiz senin için yaşıyoruz. Sen halksın. Beşikteki kardeşinde gelecek. Hizmetçimiz ise işçi sınıfı. Sen bunları öğren ben sabah sana demokrasiyi anlatırım demiş.
Gece çocuk kardeşinin ağlama sesine uyanmış, bir bakmış ki küçük kardeşi altını pislemiş ve durmadan ağlıyor. Durumu bildirmek üzere hemen anne ve babasının odasına gitmiş. Bakmış, Annesi horul horul uyuyor. Uyandırmaya çalışmış ama başaramamış. Babası yatakta değil, geçerken hizmetçinin odasına bir bakmış ki; baba gizlice hizmetçiyi beceriyor. Çaresiz dönüp yatmış.
Ertesi sabah babası: gel oğlum sana demokrasi anlatayım, demiş. Çocuk “gerek yok baba, ben artık biliyorum” yanıtını vermiş ve anlatmış; “Kapitalist işçi sınıfını becerirken, hükümet uyuyordu. halk endişeli, geleceğimiz ise b.k içindeydi.
Siz siz olun, demokrasi, barış, emek ve adalet adına geleceğe sahip çıkın!
1 Eylül Dünya Barış Gününüz Kutlu olsun.